Bir Ay doğar

Gözlerim eskisi gibi değil, görme oranım azaldı artık. Lakin kalbim için ayni durum bahis değil. Kalbim artık daha kolay anladığı, gördüğü gibi daha da kolay kabulleniyor. Göz değil de kalple görebilmek her şeyden daha önemliymiş. Eskisi gibi olmayan çok şey var.

Eskisi gibi ciddiye almıyorum hiçbir şeyi, hatta her şeyi. Kendimi dahi. Kurcalamayı bıraktım, anlamlandırmayı bıraktım. Öyle oldu çünkü öyle olması gerekiyordu. Mesela bu yazının başlığını tasarlanmadım. Tasarlamak acı veriyor bazen bazı şeyleri.

Sanki hiçbir şey uğraşmaya değmez. Her zaman 2+2 =4 problemini çözmekle uğraşılmaz. Uğraşmaya gerek yoktur yani. Öyle olmak zorunda bazen. Fazla ciddiye almamak iyi geldi. Roman okurken dahi bütün karakterleri anlamaya çalışırsanız herkesi haklı bulursunuz ki gerçek hayatta daha da karmaşıktır. Ciddiye almıyorum çünkü ölümün olduğu bu dünyada hiçbir şey ciddiye alınacak kadar gerçek gelmiyor bana. Her şey kurmaca, hayat kurmaca. Belki bir roman karakteri değiliz ama bir yere kadar yazgımızı seçme şansımız var. Ciddiye alınacak tek önemli şey ölümdür. Onu bile seçmeye hakkımız yok. Öyle olunca 2+2 ister 4 etsin, ister 5 etsin.

Insanlar bir şekilde ölecek nasılsa. Savaş olsa ne fark eder, sıcacık yatakta ölsen veyahut? Ölüm, her türlü acı değil midir?

Hepimiz dünya denen enkazın altında kalmaya yazgılıyız.

Kurmacası da bu, gerçeği de.

Leave a comment